18 Şubat 2009 Çarşamba

Boyalarla Bir Miró Yapmak!

Haziran 2008 tarihli Evrensel Kültür dergisinde yayımlanmış eski bir yazı...


Miró’nun yarattığı düşsel bir oyun alanında gezindiğinizi düşünün. Önce uzayı andıran şenlikli bir boşluktan aşağı düşün hızla, etrafınızda şekilsiz şekiller. Uzun beyaz bir koridorda masa üzerinde duran şişeden içince küçücük kalın. Beyaz zemin üzerinde gezinen böceğimsi lekelerle, yaratıklarla boğuşun. Onlarla baş edebilmek için üzümlü çörekten yiyin ve kocaman olun bu kez. Kapılardan geçip her şeyin başka bir şekle büründüğü bir Miró bahçesine dalın... Miró resimleri arasında oyunlar oynayan biri başka türlü hissedemez kendisini herhalde. O şanslı Alice, Miró’nun yakın dostu Maeght Ailesi’nin genç üyesi Yoyo Maeght de benzer biçimde anlatıyor yaşadıklarını. Aile adına kurulan vakıfta sanatçının resimlerinin bulunduğu bölümden şöyle bahsediyor: “Kız kardeşlerimle birlikte kendi hayallerimizle doldururduk vakfın bu bölümünü. Büyük Kemer bizim için Minotauros değildi ama gecelerimizin iyi yürekli bekçisiydi adeta. Ay Kuşu altında buluşur, Diren’in dibinde piknik yapardık. Güneş Kuşu hayali gemimizin pruvasıydı. Kertenkele iç avlunun duvarlarına tırmanır, yerel inanışa göre eve mutluluk getirirdi. Bir havuzdan ötekine yolculuk ederdik. Miró’nun seramikleri aşılmaz dalgalar gibiydiler. Oluklar da gecenin sırlarını fısıldardı kulağımıza.”

Pera Müzesi izleyicilerini, Jean Dubuffet, Henri Cartier-Bresson, Rembrandt gibi sanatçılardan sonra Joan Miró’nun resimleriyle buluşturuyor. Maeght Vakfı ile Maeght Ailesi’nin koleksiyonlarından seçilen ve küratörlüğünü Yoyo Maeght’in yaptığı, Miró’nun 2. Dünya Savaşı sonrası dönemini yansıtan sergiyi görmenizin biraz hayal gücüyle sizi de Alice yapabileceğini salık verebiliriz rahatlıkla.

Kendine has sanatçı Miró, doğduğu tarih olan 1893’e nazire yapar gibi öldüğü 1983 yılına kadar Avrupa sanatının bu hareketli döneminin parçası olmuştur. Barselona doğumlu Katalan ressam, 1912 – 15 yılları arasında Francesc Gali Sanat Okulu’na gider. Sürrealizm’in renkler âleminin ustası Miró’nun sanatının farklılaşmasını sağlayan hayatındaki belki de en önemli olay, bu okulda kendisiyle yakından ilgilenen Francisco Gali’nin ona, betimlediği nesnelere dokunmasını öğütlemesidir. Nesneleri kendi plastik dünyasında yeniden canlandırmasının ipuçlarını burada aramak mümkündür.

1923 – 24 yıllarında, o zamana kadar bağlı kaldığı geometrik, primitif gerçekçilikten farklı bir üsluba yönelik çalışmalar üretir. Çiftlik, bu çalışmalarının tipik bir örneğidir. 1930’lu yılların başında ise bazı asamblaj ve kolaj denemeleri yapar, böylece 60’larda hakim olacak sanat dilinin habercisi niteliğinde, tuval resminin ötesine geçen çalışmalara yoğunlaşır.

İspanya İç Savaşı ile sarsılan sanatçı çareyi Paris’e gitmekte bulur. “Paris beni tamamıyla allak bullak etti” diye yazar bir arkadaşına; “ve son derece yararlı bir şekilde.”
2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar yazları İspanya’da kışları Paris’te geçirir. Bu aidiyetsizlik, ruhunu besleyen çelişkilerden biri olmuştur belki de.

Paris Miró’yu Miró yapan sürrealist çizginin oturduğu yerdir. 1927 yılında kısa süre sonra kendisini Paris’teki sürrealist gruba sokacak olan Salvador Dalí’yle tanışır. Bununla birlikte Sürrealizm’e yakınlığı şiir sayesinde olur. Düşlerinden koşan ve Sürrealizm’e varan bu Katalan sanatçı resmine bakanı kendi düşlerine daldırır. Tuvale lekeler sürüp onları dağıtarak kendi dilini yaratır.

İlk kişisel sergisini Kasım 1930’da New York’taki Valentine Galerisi’nde açar. Jackson Pollock, Mark Rothko gibi Amerikalıları etkilemiş ama daha sonra kendisi onların yeni biçimlerinden etkilenmiştir. 1936’da ise bu kez MoMA’da düzenlenen “Fantastik Sanat, Dada, Gerçeküstücülük” sergisine katılanlar arasındadır. Ünü yavaş yavaş New York’ta da yayılır. Daha sonra dünyanın değişik yerlerinde katıldığı sergiler uluslararası bir ün kazandırır sanatçıya.

Resmi tipiktir. Zemindeki tek renkten ya da benzer tonlardan oluşturduğu doku üzerine havada salınan şekiller kondurur. Tuvale Malevich tarzı minimal dokunuşları zamanla tamamen kendine özgü “neşeli” bir hal alır. Dünyanın Doğuşu böyle bir resimdir örneğin. Kişisel mitolojisinde izleyiciye kocaman açık alanlar bırakması maharetidir. Çocukluk ya da naiflik değil, çocuksuluktur Miró’nun yeteneği. İzleyenin ta içindeki bir yere hitap etmesinin nedeni de budur. Sürrealizm’in en önemli isimlerinden Andre Breton da sanatçı için, “Kişiliği bebeklik dönemine ait bir evrede duraklamış ve bu sayede kendisini tutarsızlıktan, sıkıcılıktan ve önemsiz hareketlerden korumuş, kendi kanıtlarına bilgece sınırlar koymuş biridir” demiştir.

Resimleri üzerinde çok detaylı ve oldukça uzun zaman dilimlerinde çalışır. Gerçekliği süper-gerçeklik düzeyine taşımıştır. Gerçek, onun için kendi deyimiyle, “ulaşılması gereken bir sonuç” değil, sadece bir çıkış noktasıdır. Bildiğimiz nesneleri kendi gerçeklik âleminde yeniden kurgular. Kendi üst gerçekliği, manifester biçimde durur izleyenin karşısında. Özgün biçimleri genellikle biçimsiz nesneler olarak yorumlanmıştır. Oysa resim resimdir, şekiller şekil ve düş de düş. Gerçeğe varma değil gerçekten yola çıkma noktasında bağ kurar gerçeklikle Miró.

Sanatında kadın ve kuş figürü ayrı bir yere sahiptir; uçan kadınlar, erotik kuşlar yaratır. Bir rivayete göre resimlerine “resim” demekten hoşlanmaz. Yoyo Maeght yine bir anısını şöyle anlatır: “Uzun süre ‘Miró’ sözcüğünün tabloyla, yapıtla eşanlamlı olduğunu düşündüm. Çünkü şöyle şeyler söyleniyordu etrafımda: ‘Nefismiş bu Miró… Bu büyük Miró yepyeni bir şey… Falanca Bey Miró’ların koleksiyonunu yapıyor… Yeni Miró’lar filanca müzede sergilenecekler…’ Sanırım Miró da benim bu yanlış anlamamdan hoşlanıyordu. Bir kezinde Mösyö Braque’a bir kutu pastel uzatıp “Al Braque, Miró yaparsın” dediğimde Miró bayılmıştı bu işe.”

Sanatçı, kompozisyonlarını oluştururken korkusuzca kullandığı net ve parlak renklerini 1960’ların sonlarına doğru bir dizi gerçeküstücü nitelikte boyalı heykelde sürdürür. Boya kullanmadan da heykel çalışır ancak “tipik” Miró heykeli resimlerini andırır. Sanatçının bu dönemden sonraki tutkusu heykeldir. Pera Müzesi’nde yer alan sergide son döneminden sadece birkaç parça heykel yer alsa ve çoğunlukla baskı ve resimlerinden oluşsa da 120 adet Miró görmeniz için sergi 31 Ağustos 2008 tarihine kadar devam ediyor. Miró ile kendi şenliğinizde buluşun!


“Miroir Miró”
(Ayna Miró)

Bir ayna var Miró adında
kimi zaman o aynada üzüm bağları
ve şarapla dolu bir evren

Güneş lekesi
Kolomb öncesi yumurta sarısı
gökgürültüsü kuşu dem çekiyor
uzaklarda

Daha öğleden beri esrik
kara güneş ardından sürükleyerek gündüzün kapağını
akşamın mahzenine çöküyor
Boz alacakaranlık ve sürgün gölge
kırık camın alacalı kızılı

Adına gece denilen dul
çamaşırcı
çıt çıkarmadan beliriveriyor
ve çamaşır suyunun mavisinde
Miró yıldızı
geç gelen yıldız
ışıldıyor…

Jacques Prévert
Joan Miró, Maeght, 1956