5 Kasım 2010 Cuma

Bir Rus romanı okur gibi


4 Kasım tarihli Radikal gazetesinden..

Çarlık Rusyası'ndan resimler Pera Müzesi'nde. Yaşlı köylülerin, açlığın ve savaşın resimleri Bolşevik Devrimi'nin de habercisi

1861 yılında toprak köleliğinin kaldırılmasıyla Rusya büyük bir değişim yaşar. Köylüler görece özgürleşir, ama kapitalistleşme ve burjuvazinin gelişmesi karşısında fakirlik sefalet derecesine ulaşır. Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev ya da Gogol gibi büyük edebiyatçıların tüm dünyayı etkisi altında bırakan çarpıcı eserleri, bu ‘acı’ gerçekten beslenir. Rus resim sanatı ise edebiyat kadar popüler olmamış ancak en az o kadar etkileyici eserlerle ezilenleri anlatır.
İşte bu dönemin birbirinden seçkin eserleri ilk kez Türkiye’de sergileniyor. ‘Çarlık Rusyası’ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri’, bugünden itibaren Pera Müzesi’nde. Küratörlüğünü Rus Devlet Müzesi Müdürvekili Evgenia N. Petrova ve Tayfun Belgin’in yaptığı sergi, 1917 Sovyet Devrimi’ne kadar Rus halkının kaderini ve kederini izlemek bakımından kaçırılmayacak bir fırsat.
İlya Repin, Venetsianov, Pavel Fedotov, Vasiliy Perov, Nikolay Yaroşenko, Vladimir Makovski ve Kasatkin gibi sanatçılara ait 65 eser yer alıyor. Bünyesinde bulundurduğu 360 bin eserle büyük bir görkeme sahip St. Petersburg’daki Rus Devlet Müzesi’nden seçilen eserler arasında Repin’in ‘Volga Kıyısında Burlaklar’ gibi başyapıtları da var.
Yaşayacağı büyük devrimler öncesi toplumsal gerginliği yükselen Rusya’yı sanatçılar bir tiyatro sahnesi gibi tuvallerine aktarmış. Resimlerin sert gerçekliği izleyenin iliklerine işliyor. Savaşın, yoksulluğun olabildiğince gerçekçi biçimde aktarıldığı eserler, dönem Rusya’sının panoramasını gözler önüne getiriyor. Yırtık giysiler içinde dilenen fakir çocuklar, savaşa gönderilen köylü gencin ailesine vedası, tarlada çalışan ihtiyarlar veya düşkünler evinin sakinleri… Çernişevski’nin “Güzel olan hayatın ta kendisidir” sözlerinin canlı birer kanıtı gibi algılanmış ve vicdanları harekete geçirmek için idealize edilmişler. Bunların yanı sıra toprak ağasının veya zengin tüccarın düğünü ya da çöpçatanlık anının tasviriyle bu hayatların gösterişliliği de birer parodiye dönüştürülmüş. Zaman zaman fotoğrafik bir anlatıma ulaşan bu resimler sanatçıların atölyelerde, zaman zaman modellerle, çokça düşünerek ve titizlikle kurgulayarak ortaya çıkarılmış.
Serginin bütünü son derece etkili, ama İlya Repin yine birkaç adım öne çıkıyor. Etrafındaki gerçekliğin doğal olarak tuvale yansıdığını söyleyen realizmin bu büyük ismi büyük bir resmiyle sergide yer alıyor. ‘İşte Enginlik!’ adlı resimdeki fırtına içinde coşkuyla salınan genç kız ve delikanlının resmi, biraz Alman romantiklerini de çağrıştırırken, sanatçının ideal dünya hayalini ortaya koyuyor.

Kandinsky izleri

Sergideki peyzajlar, resim tekniğinin sınırlarının ustalıkla zorlandığı sahneler olarak okunabilir. Arhip Kuindji’nin ‘Kırağı Üzerinde Güneş Lekeleri’ ya da Valentin Serov’un ‘At Arabasında Köylü Kadın’ adlı soyuta yaklaşan resimlerinde büyük Rus ressam Kandinsky’nin ipuçlarını görmek mümkün. ‘Çarlık Rusya’sından Sahneler’, 20 Mart’a kadar görülebilir.