9 Eylül 2007 Pazar

Sanat Yıllığı - Ebru Uygun

Bu yazı Sanat Yıllığı 2006'da yayınlanmıştır.

Ebru Uygun
İZ
8 KASIM – 8 ARALIK 2006
MAC ART GALLERY

Şeritleri resminin başköşesine oturtan genç bir isim Ebru Uygun. Önceki sergisi “Nefes”te kendi öyküsünü fısıldayan sanatçı, dördüncü kişisel sergisi “İz” ile, bu kez tuvalindeki “İz”lerin peşine düşmüş. Anlatandan çok anıştıran izler, varlıkların ve durumların geride bıraktığı tortu ile “az önce buradaydı” hissiyatı yaratmış. Bu, aynı zamanda kalıcı olan tek şeyin geçicilik olduğunun da örtük anlatımı.
Hikâye yok; birbirine paralel giden, birbirini kesen, üst üste binen şeritler var Uygun’un resimlerinde. Çoğunluğu büyük boyutlu çalışmalarda şeritleri ancak izleriyle takip edebiliyorsunuz. Bir tuvali kesmiş, diğerine yapıştırmış, yapıştırdığını sökmüş, izini bırakmış sanatçı. “Tuval üzeri tuval”lerini gerçekleştirirken şeritler yardımıyla kurguladığı ise bir tür anti-kurgusuzluk, spontanlık aslında. Bunu yaparkenki başlıca amacı tuvalin yapısıyla oynamak besbelli. Sanatçı artık birtakım yapılar inşa etmek ve kurmak şeklindeki dayatmanın dışına çıkarak, içimizde büyüyen deformasyon ile varlığımıza yeni alanlar açabiliriz der gibi. Yapıyı ekleyerek, bütünleyerek oluşturan anlayışa karşı, sanatçının eksilterek, çıkartarak gerçekleştirdiği resimleri bir tür “dekolaj” olarak nitelemek mümkün. Ancak her eksiltme -ironik bir okumayla- eklemeye de denk düşüyor aynı zamanda. Zira ünlü bir bestecinin, mutluluk üzerine kurulmuş besteden tek bir nota çıkarmayla onu hüznün, melankolinin eseri yapmak konusunda söylediklerini hatırlarsak; eksiltmenin bozarak, deforme ederek kurma biçimi olduğunu söyleyebiliriz.
Yüzeylerdeki çok katmanlılığa kapılmaya gerek duymadan resimlerin temel problemlerinden birinin “güzel” ile de uğraşmak olduğu da eklenebilir. Adeta tarihi boyunca güzeli arayan sanatın, artık bu arayıştan cayıp, ele geçirilmiş güzeli bozmasını vurgular. Bu görüşü pekiştirir biçimde, sanatçının resimlerini oluştururken zaman zaman kullandığı katran ve tutkal, anti-estetik bir mevzide durmasına meydan vermiş. Ardından koştuğu güzelliğin karşısına geçen bu tavır, renkler ve çizgilerin bildik ilişkilerini sorgular. Özellikle seçtiği renkler, bu “ters” kurguya, “anti”liğe denk düşer. Kahverengi, koyu yeşil ve ağırlıklı olarak siyah ile siyahın tonları, büyük boyutla birleşince resimlerin etkileyiciliği belirgin biçimde artmış. Teknik tanımıyla ışıksızlık olan siyahın değerlerini gölgeler yaratarak hareketler biçiminde ele alan sanatçı, bu renk olmayan siyahın aslında en kuvvetli renk olduğu manifestosunu da yazıyor böylece.
Çıkarma – ekleme, başlama – bitme döngüsündeki çalışmalarda şeritlerin bir resimde biten izini yanındakinde takip etmek mümkün. Sanatçının tuvalle mücadeleye giriştiği, yarattığı dönüşümü uzaktan izlemek kadar, yakınlarına giderek dokularını keşfe çıkmak da oldukça çekici. Sanatçının eserlerinin bu bakışı baştan çıkarıp kendi evrenine katan gücü egemen sanat anlayışının mesafe fetişini de klişe katına indirgeyerek, mesafesizliği bir ilişki biçimi olarak önerir gibidir.
Ebru Uygun, genç ve salt bu yanıyla muhalif olmaya yatkın bir sanatçı. Farkında ya da değil, çalışmalarını bu muhalifliği kurgusuyla izlemek mümkün. Açıkçası onun resimlerindeki çok katmanlı, kontraslı yüzey, karanlık yorumlara açık!